Haftanın Kitapları: 19.02.2013

Açık Dergi
-
Aa
+
a
a
a

Labirent Yayınları'ndan sadece polisiye...:Yayıncılık dünyasının özellikle 2000’li yıllarda giderek hızlanır biçimde kabuk değiştirmesi hakkında olumlu-olumsuz birçok görüş ortaya atılabilir. Tanık olduğumuz bu süreç içinde apaçık önümüzde duran gelişmelerden biri de, gün geçtikçe yayınevi sayısının artıyor oluşu. (Bunun bir sonucu olarak hiç kuşkusuz kitap ve yazar sayısı da artmakta. Okur oranının bu gidişata göre izlediği yol ise apayrı bir konu...) Ancak belli bir konuda, türde, akımda, dönemde vb odaklanan yayınevi sayısının (yok değil ama) beklenen düzeyde olduğunu söylemek zor. Elbette bunun önündeki en önemli engel maddi kaygılar ama yine de bu kadar yeni yayınevinin kurulduğu bir süreçte “özel” yayınevleriyle daha sık karşılaşmak isterdik. Geçtiğimiz aylarda ilk kitaplarını yayımlayan Labirent Yayınevi, bu söylediğimizin en yeni örneği; sadece polisiye kitaplar yayımlamak üzere yola çıkan yayınevinin ilk kitapları, S. S. Van Dine’ın Ejder Cinayeti, Kış Cinayeti ve Gracie Allen Cinayeti isimli romanları oldu.      

Burada tek tek hikâyelerden bahsetmek yerine, hepsinin merkezinde yer alan karakteri –Philo Vance’ı– kısaca tanıtmak yeterli olacaktır sanırım. Hatta yayınevinin ilk kitap olarak çıkardığı Ejder Cinayeti’nin ilk sayfalarında Philo Vance hakkındaki ayrıntıları öğrenmeye başlıyoruz. Olayları kaderci, doğaüstü açıklamalardan kaçınarak, daima bilimsel ve gerçekçi metotlarla çözmeyi başaran biridir Philo Vance. Onun zihni araştırmayı, ilk anda karmaşık görünen verilerden herkesin çıkaramayacağı sonuçlar çıkarmayı, esrarengiz problemleri analiz etmeyi, çözüme kavuşturmayı seviyordur. Harvard’da öğrenim görmüştür, zekidir, pek çok konuda bilgi sahibidir ama aynı zamanda kibirlidir. Kitaplara sunuş yazan Erol Üyepazarcı’nın da dediği gibi, Philo Vance, bütün zamanların en snop detektifidir. Bu tanımların aynı zamanda yazarımızın da bir otoportresi olduğuna dikkat çekiyor Üyepazarcı. Gerçekten de Philo Vance’ın yaratıcısı Willard Huntington Wright da (S. S. Van Dine takma addır) öğrenimine Harvard’da başlamış, sonrasında Münih ve Paris’te devam etmiş, kültür birikimi yüksek biri olarak karşımıza çıkıyor. Daha çok sanat eleştirmeni kimliğinin ön planda olduğu zamanlarda Wright, vereme yakalanınca bütün işlerini durdurup dinlenmeye çekilir. İşte bu uzun dinlenme döneminde polisiyeyi keşfeder ve yaptığı okumalar sonrasında elde ettikleriyle polisiye romanlara yönelir. Wright’ın, namı diğer Van Dine’ın, Labirent Yayınevi’nin hepsini yayımlayacağını duyurduğu 12 kitaplık polisiye külliyatının çıkış noktası böyle. (Külliyatın tamamının yayımlanacak olması türün takipçileri için sevindirici bir haber elbette ancak yayınevi nedense romanları kronolojik sıra gözetmeden yayımlıyor. İkinci kitap olarak yayımlanan Kış Cinayeti aslında Van Dine’ın son romanı. Ya da ilk kitap olarak yayımlanan Ejder Cinayeti’nde örneğin, henüz Türkçede çıkmamış olan “Piskopos Cinayeti”ndeki olaya atıfta bulunuluyor...)

Yazarın polisiyeye ilgisi yalnızca romanları değil, bir antolojiyi de doğurur. Bu dönemde ayrıca özellikle “katil kim?” türü polisiye romanlar için “Polisiye Romanın Yirmi Kuralı”nı da kaleme alır. Bu kuralları birer cümleye indirgeyerek şöyle sıralayabiliriz:

1- Okuyucu, cinayetin gizemini çözmek için dedektifle aynı fırsa­ta sahip olmalıdır.

2- Romanda dedektifin uğraştıkları dışında hiçbir hile ya da man­tıki çarpıtma okuyucuya sunulmamalıdır.

3- Cinai bir romanda kesinlikle bir âşk hikâyesi yer almamalıdır.

4- Olayı çözmeye çalışan dedektif ya da polislerden biri kesinlikle zanlı olarak ortaya sürülmemelidir.

5- Katil tamamen mantıki metotlarla keşfedilmelidir.

6- Polisiye romanda mutlaka bir dedektif olmalıdır ve dedektifin işi araştırma yapmak olmalıdır.

7- Polisiye bir romanda en az bir kurban olmalıdır, ceset sayı­sı birden fazla olabilir ama cinayet işlenmeyen bir polisiye roman kurgusu olamaz.

8- Cinayet tamamen tabiat kanunlarına bağlı kalınarak çözülme­lidir.

9- Romanda olayların çözümlemesini yapan ve her şeyin açığa kavuşma anını belirleyen tek bir dedektif olmalıdır.

10- Katil okuyucunun tanıdığı, hikâyede az ya da çok rol oynayan biri olmalıdır.

11- Uşak, aşçı, bekçi ya da vale gibi hizmetliler kesinlikle kurban olarak seçilmemelidir.

12- Temel olarak romanda, kaç tane cinayet işlediğinden bağım­sız, yalnızca bir katil olmalıdır.

13- Gizli topluluklar, tarikatlar ya da mafya gibi gruplar cinai bir romanda yer almamalıdır.

14- Cinayetin yöntemi de, onu araştırma şekli de tamamen man­tıklı ve bilimsel olmalıdır.

15- Cinayet, okuyucunun onu anlamasına olanak verecek, açık bir şekilde anlatılmalıdır.

16- Polisiye romanda uzun tasvir paragraflarına, gereksiz edebi detaylara, çok derin karakter analizlerine ya da ortamın “atmosferi” ile ilgili çok fazla yoruma yer verilmemelidir.

17- Profesyonel bir katil polisiye romanda kesinlikle iş üstünde yakalanmaz.

18- Bir polisiye romanda cinayet olarak gösterilen olay roman sonunda asla bir kaza ya da intihar vakası olarak bitirilmemelidir.

19- Bir polisiye romandaki motifler genel geçer olmalıdır.

Yirminci kural olarak da bazı motifler sıralar Van Dine, bu motifleri sıkça kullanan yazarın kendi beceriksizliğini ve orijinal fikir yoksunluğunu itiraf etmiş sayıldığını söyler. Bu motiflerin neler olduğunu ve diğer maddelerin ayrıntılarını her bir Van Dine romanının sonunda okumak mümkün; yayıneviyle ilgili bilgileri de www.labirentyayinlari.com’dan alabilirsiniz.

Domingo Yayıncılık'tan ”Hepsi Sana Miras” dizisi:

Domingo Yayıncılık tarafından yayımlanan Hepsi Sana Miras isimli dizi, unutulmakta olan klasikleri, günümüzün büyük yazarlarının yardımıyla çocuklarla buluşturmayı amaçlıyor. Bu dizi, İtalyan yazar Alessandro Baricco'nun dünyanın dört yanındaki yazar dostlarını yardıma çağırmasıyla ortaya çıkmış. Umberto Eco'dan Jonathan Coe'ya, Dave Eggers'tan Nobel ödüllü Mario Vargas Llosa'ya günümüzün önemli yazarları birer klasik seçip, bunları sanki kendi çocuklarına anlatıyormuş gibi kolay anlaşılır bir dille yeniden hikâyelendirmişler. İşte bu kapsamda şimdilik üç kitap Türkçeleştirilmiş durumda. Jonathan Swift’in unutulmaz Gulliver’i Jonathan Coe’nun anlatımıyla (resimlerin Sara Oddi’ye ait olduğu kitabı Duygu Akın çevirmiş); bir Sümer destanı olan Gılgamış’ı Yiyun Li’nin anlatımıyla (resimlerin Marco Lorenzetti’ye ait olduğu kitabı Duygu Akın çevirmiş), Alessandro Manzoni’nin Nişanlılar isimli hikâyesini de Umberto Eco’nun anlatımıyla (resimlerin Marco Lorenzetti’ye ait olduğu kitabı Yelda Gürlek çevirmiş) okuyoruz.

Dizinin isminden, kitapların tasarımından ya da hikâyeleri destekleyen resimlemelerden de az çok anlaşlıacağı gibi, elimizdekiler birer çocuk kitabı; özellikle altı yaş ve üzeri çocuklar için uygun. Hepsi Sana Miras dizisiyle belki asıl amaçlanan klasikler ile çocukları bir araya getirmek ama elbette yetişkinler de bu kitaplarla birlikte klasiklerle ilgili bir hafıza tazeleme yapabilirler.

Son bir not olarak; bu kitaplarla birlikte –burada yakından takip ettiğimiz bir yayınevi olan– Domingo Yayıncılık da çocuk kitapları yayımlamaya başlamış oldu. Bakalım devamında hangi kitaplarla karşılaşacağız...

 

John Grisham

Sanık

çev. Şefika KamcezRemzi Kitabevi, 2013, 213 s.

Daha çok yetişkinlere yönelik -avukatların, hâkimlerin başrolde olduğu, çetrefilli davaların konu edildiği- romanlarıyla tanıdığımız John Grisham, “Theodor Boone” kitaplarıyla 9-12 yaş grubuna hitap ediyor. Küçük Avukat’la başlayan seri, Kaçırılan Kız’la devam etmişti, üçüncü kitap olarak da Sanık yayımlandı.

Sınıf arkadaşlarının çoğunun hayalinde önemli maçlara, konserlere bilet bulmak ya da itfaiyeci, pilot olmak varken, Theodore Boone büyük davalara girme peşindedir. Aslında henüz karar verememiştir: Duruşma avukatı olup jüri karşısında etkili konuşmalar yapmayı mı seçsin, yoksa zor kararları verebilen tarafsız bir yargıç mı olsun? Theodore’un henüz on üç yaşında olması resmi olarak avukatlık yapmasını imkânsız kılsa da, daha şimdiden birçok müvekkile sahiptir. Okul arkadaşlarının karşılaştığı problemleri nasıl aşacaklarına dair onlara danışmanlık yapmaktadır; elbette herhangi bir ücret talep etmeden. Bir bürosu bile vardır. Her ikisi de avukat olan anne ve babasının ortak olarak çalıştıkları büronun önceden depo olarak kullanılan bir odasını Theodore kendisine göre düzenlemiştir ve orada Yargıç isimli köpeğiyle birlikte hem ödevlerini yapmakta hem de “müvekkillerini” kabul etmektedir. Theodore Boone’u, kısaca Theo’yu böyle tanıtabiliriz. İlk kitapta, Theo’nun da, yaşadıkları kasabadaki birçok kişi gibi, ilgisini çeken bir dava vardı. Havasızlıktan boğulmuş olarak bulunan Bayan Duffy’nin ölümünden kasabanın savcısına göre tek sorumlu kocası Bay Duffy’ydi. Dava sürecinde ilerleme kaydedildikçe, Bay Duffy’nin suçsuz olduğu yönündeki düşünceler kuvvetlenirken; tam da o sırada, Theo davanın seyrini değiştirecek bir bilgi ediniyor ve bir anda kendisini bu cinayet davasının ortasında buluyordu. İkinci kitapta da Theo’nun yakın arkadaşlarından April’ın bir gece aniden ortadan kaybolmasıyla başlıyordu olaylar. Türkçede yeni yayımlanan Sanık romanında ise, Duffy davasına geri dönüyoruz. Üstelik bu sefer küçük avukatımızı zor zamanlar bekliyor. Theo, bu sefer “sanık” durumuna düşüyor ve avukat dayısı Ike’ın yardımlarıyla kendi kendisinin hem avukatı hem dedektifi oluyor...

Mert Çuhadaroğlu

Hayatını Seç

Yitik Ülke Yayınları, 2013, 212 s.

Kişisel gelişim kitapları genel itibariyle zaten ilgi gören kitaplar. Yayın programında edebiyat kitaplarına yer veren Yitik Ülke Yayınları’ndan bir kişisel gelişim kitabının yayımlanmış olması ise bu ilgiyi ikiye katlıyor hiç kuşkusuz.

“Profesyonel Koç” sertifikalı Mert Çuhadaroğlu Hayatını Seç isimli çalışmasında, “Yaşadığınız hayat istediğiniz hayat mı, yoksa sürüklendiğiniz hayat mı?”, “Çocukken olmayı istediğiniz kişi misiniz, yapamadığınız neleri yapmak isterdiniz?” gibi sorulardan yola çıkarak asla yapamam dediğimiz şeyleri nasıl yapacağımızı keşfetmemize yardımcı olma iddiasında. Hayat seçimlerle başlar...

Kişisel gelişim ve koçluk konularına yeni başlayanların kitap seçimi konusunda karar vermelerinin güçlüğüne karşılık bir okuma listesi de oluşturmuş Mert Çuhadaroğlu kitabının son sayfalarında: “Aslında bütün kitaplar birbirine benzer konuları farklı yöntemlerle anlatıyorlar. Siz hangisinden daha çok keyif alıyorsanız onu okuyup uygulayabilirsiniz.”